İşletme ve evlerde en yaygın görülen haşere türlerinden biridir.
Hamamböcekleri dünya üzerinde 350 milyon yıldır bulunmaktadır ve her türlü ortama adapte olabilmeleri hayatta kalmalarında bu kadar başarılı olmalarını sağlamaktadır.
Bilinen yaklaşık 3500 tür hamamböceğinden çok az sayıdaki türü insanların yaşam alanını istila etmektedir.
Hamamböcekleri geceleri aktiftirler ancak gündüz de görülebilirler. Gündüzleri görülmeleri populasyonun yoğun olmasına ya da populasyon içerisinde stres yaşandığına işaret eder.
Kanalizasyon, banyo ve gider boruları ile alakalı olmaları ve bu ortamlarda bulunan her türlü madde ile beslenebilmeleri hamamböceklerini sağlığı riske atan önemli zararlılardan biri haline getirir. Salmonella, Kolera, Tifo, Dizanteri ve ishal vb.. çok sayıda hastalığın taşınması ve bulaşmasından sorumlu olabilmektedir. Değiştikleri vücut kılıfları ve dışkılarının da alerjik hastalıklara ve astıma sebep olduğu bilinmektedir.
Mücadelede temizlik ve yalıtım önem taşır. Saklanma alanlarının yok edilmesi, kırık fayansların değiştirilmesi, duvarlardaki yarık ve çatlakların kapatılması gerekir. Depolanan malzemelerin karton kutularından çıkartılarak raflara dizilmesi saklanma alanlarının yok edilmesi açısından önemlidir. Gelen malzemelerin kontrol edilerek alınması, gıdaların kapalı kaplarda saklanması, gün sonunda temizlik yapılması, çöplerin çıkarılması, kapıların altına fırça takılması hamamböceği mücadelesinde alınabilecek kültürel ve fiziksel mücadele metodlarındandır.
Alman Hamamböcekleri
Başlarının arkasında birbirine paralel iki koyu çizgi vardır. Renkleri altın sarısı –kahverengi arasıdır.
İç alanlarda nemli alanlarda yaşamayı tercih eder, bu nedenle mutfak ve banyolarda bulunurlar.
Yaşam döngüleri yumurta-nimf-ergin şeklinde tamamlanır. Dişiler 16-40 adet yumurtayı taşıyan kapsülleri 1 ay kadar taşıdıktan sonra, nimflerin çıkmasından hemen önce bırakırlar.
Alman Hamamböcekleri her şeyle beslenen canlılardır ancak fermente gıdaları tercih ederler. Su var olduğu müddetçe erişkinler açlığa bir ay dayanırlar ancak su ve gıda yoksunluğunda 2 haftadan kısa sürede ölürler.
Amerikan Hamamböcekleri
En büyük hamamböceği türlerinden biridir.
Dişi ve erkeklerin gelişmiş kanatları vardır ve hava sıcaklığının 29 °C olduğu aylarda uçabilirler.
Amerikan hamamböcekleri genellikle kanalizasyon gibi nemli ve sıcak yerlerde yaşamayı tercih eder ancak uygun ortamı bulduklarında iç alanlarda bodrum katları, banyo, mutfak dolapları vb.. nemli ve karanlık ortamlarda da yaşayabilirler.
Diğer tüm hamamböcekleri gibi herşey ile beslenebilseler de çürümekte olan organik maddeleri tercih ederler.
Yumurta kapsüllerinde 14-16 adet yumurta bulunur . Yumurtadan çıkan nimfler erişkin hale gelebilmek için 9-13 defa gömlek değiştirir ve bu süre hava sıcaklığına göre 160-971 gün sürebilir.
Oryantal Hamamböceği
Erişkinleri siyah ya da koyu kahverengidir. Erkeklerde kanat vardır ancak tüm vücüdu kaplamaz, vücudun 2/3’ünü kaplar. Dişilerde ise kanat bulunmaz, kanat yastıkları vardır. Her iki cinsiyetin de uçma yetenekleri yoktur.
Yumurta kapsüllerinde yaklaşık 16 adet yumurta vardır ve yumurtalar oda koşullarında iki ayda açılırlar.
Çürümekte olan organik materyaller dahil her şeyle beslenebilirler. İç ve dış alanlarda yaşayabilirler. Dış alanlarda kanalizasyon ve gider borularında, iç alanlarda bodrum katlarında ve ev içlerinde nemli ve karanlık her yerde yaşayabilirler.
Kahverengi Bantlı Hamamböceği
İç alanda yaşayan en küçük hamamböceği türlerinden biridir. Açık kahverengi olmaları ve ebatları nedeniyle Alman Hamamböceği ile karışıtırılırlar ancak erişkinlerinin vücutlarında enine ve çapraz olarak açık renkli bantların görülmesi ile Alman Hamamböceklerinden ayrılırlar.
Dişilerin vücudu erkeklerinkinden daha geniştir ve erkekler rahatsız edildiklerinde uçabilirler. Nimf, dişi ve erkeklerin zıplama özellikleri vardır.
Kahverengi bantlı hamamböcekleri, Alman Hamamböcekleri gibi suya bağımlı değildir. Bu nedenle tavanlarda, çerçeve arkaları, buzdolabının motor kısımları, elbise dolapları ve mobilyalar benzeri alanlarda bulunurlar.
Nişastalı gıdaları tercih ederler. Ancak diğer tüm gıda maddeleri ile de beslenebildikleri gibi, gıda özelliği taşımayan naylon, yapıştırıcı, deri vb.. materyaller ile de beslenebilirler.
Dünya genelinde 2700 tür ile en geniş memeli grubu, kemirgenlere aittir. Ancak sadece üç tür insanlarla iç içe yaşamaya adapte olmuşlardır. Bu türler Ev faresi (Mus musculus), Lağım sıçanı (Rattus norvegicus) ve Çatı Sıçanı (Rattus rattus)’tur.
Kemirgenlerin fiziki özellikleri şaşırtıcıdır. Atlama ve zıplama yeteneklerinin yanısıra, iyi yüzücüdürler ve suyun altına uzunca sayılabilecek bir süre kalabilirler. Lağım sıçanlarının kanalizasyon içerinde ve S şeklindeki borulardan geçerek tuvaletlerden evlerin içerisine ulaştıkları bilinmektedir. Ev fareleri ıslanmayı sevmezler ancak gerektiğinde yüzebilirler. Her üç kemirgen türü de eğer yüzey yeterince kaba ise dikey yüzeylere tırmanabilirler. Fareler bir dolma kalemin geçtiği her delikten geçebilirler.
Alt ve üst kesici dişler, bu canlıların hayatı boyunca uzamaya devam ettiğinden iç güdüsel olarak kemirme davranışı ile ön dişlerini törpülerler. Kurşun ve alüm
inyum gibi yumuşak metallerin yanısıra, asfalt, sert plastik çok farklı malzemeleri kemirebilmektedirler. Bu davranışları yapı ve malzemelerin zarar görmesine, yangın, kısa devre ve su patlaklarına sebep olduğundan büyük ekonomik kayıplar meydana getirir.
Dışkıları, idrarları, tükürükleri ve tüyleri çok sayıda hastalık taşıyabilmektedir. Veba, Leptospirosis, Salmonella, Hanta Virüs, Alerjik Hastalıklar ve Astım, Murin Tifüsü, Tifo, Dizanteri, Trichinosis gibi çeşitli bakteriyel, viral ve paraziter hastalıklar fare ve sıçanlarca taşınıp bulaştırılmaktadır. Bunlardan ayrı olarak pire ve kene gibi ektoparazitleri de taşımaktadırlar.
Sıçanlar 9-18 aylık yaşam sürelerinde yaklaşık 7 defa gebelik geçirirler ve her seferinde 8-10 yavru dünyaya getirirler. Fareler de 9-12 aylık yaşam sürelerinde yaklaşık 8 defa gebelik geçirir ve her batında 8 yavru dünyaya getirirler. Bu kadar hızlı üreyebildiklerinden bir bölgede görüldüğünde hemen önlem almak gerekir.
Ev Faresi
Erişkinlerin ağırlığı 15-30 gr’dır. Burun sivri, gözler küçük, kulaklar büyük, kuyruk yarıçıplak ve baş ile gövdenin toplam uzunluğu kadardır. Vücut rengi açık kahverengi ya da gri olabilir.
Yaşam süreleri 9-12 ay arasındadır vehayatları boyunca yaklaşık 8 defa gebelik geçirirler ve her batında ortalama 8 yavru doğururlar.
Omnivor canlılardır ancak genellikle tahıllı ürünleri tercih ederler.
Günde ortalama 80 adet dışkı bırakırlar ve bir kalemin geçtiği her yerden geçebilirler. Islanmayı sevmezler çünkü küçük olduklarından vücut ısılarını korumada zorlanırlar ancak kuru yerlerde yuva yapmak için izolasyon malzemelerini kullanarak soğuk odalarda yaşabildikleri görülmüştür. Böyle yerlerde yaşayan farelerin kılları daha sık ve uzun olmaktadır.
Çatı Sıçanı
Erişkin ağırlıkları 150-250 gr’dır. Burunları sivri, kulaklar ve gözler büyüktür. Kuyruklarının uzunluğu baş ve vücudun toplam uzunluğundan fazladır.
Gebelik süreleri 22 gündür, doğada açık alanda yaşayan çatı sıçanlarında doğumlar en fazla bahar ve sonbahar aylarında görülür.
Her batında 4-8 yavru dünyaya gelir ve yılda 4-6 kez yavrulayabilirler. Ortalama yaşam süreleri bir yıldır.
Omnivor canlılardır ancak meyve, fındık, tahıl ve sebzeleri tercih ederler.
Lağım Sıçanı
Erişkinlerinin ağırlığı 200-500 gr’dır. Büyük ve güçlü yapılı sıçanlardır. Gözleri küçük, burunları küt, kulaklar küçük ve kısa kıllarla kaplıdır. Kuyruklarının uzunluğu baş ve vücudun toplam uzunluğundan kısadır.İç alanlarda yaşadıklarında tüm sene boyunca üreyebilirler, dışarda yaşayanlar için üreme ilkbahar ve sonbaharda zirve yapar.
Gebelik süreleri 22 gündür ve her batında 8-12 adet yavru dünyaya gelir. Dişiler hayatları boyunca genellikle 4-7 kez yavru dünyaya getirirler.
Omnivordurlar ancak karbonhidrat ve proteinden zengin gıdaları tercih ederler.
KARINCALAR
Dünyada 20.000’e yakın türü ile en kalabalık ailelerden birisidir. Yaşam çemberlerinde yumurta, larva, pupa ve erişkin evreleri bulunmaktadır.
Kolonilerin çok kalabalık olabilmesi, kraliçenin ölene kadar yumurta bırakması ve yuva tespitinin her zaman yapılamaması, karınca mücadelesini oldukça zorlaştırmaktadır.
Firavun Karıncalar
Renkleri açık sarıdan kırmızımtrak kahverengiye değişir. Boyları 2 mm civarındadır. Ev, apartman, hastane, otel vb.. her türlü işletme ve ortamda bulunabilirler. Gıda tercihleri de bulundukları ortamlar gibi çok çeşitlidir. Bal, meyve suyu, yağ, ölü böcekler, et hatta kan ile dahi beslenebilirler.
Gıda tercihlerinin ve yaşam alanlarının çok çeşitlilik göstermesi ve küçük boyları, firavun karıncaların binalardan elimine edilmelerini zorlaştırmaktadır.
Kaldırım Karıncaları
Vücut uzunlukları 2,5-3 mm ve renkleri kırmızımtrak kahverengi ya da kahverengi-siyahtır. Bacaklar ve antenler daha açık renklidir. Kolonilerin üreme kapasitesi oldukça yüksektir and çok farklı iklimlerde yaşamaya adapte olmuşlardır. Çeşitli gıda kaynaklarından beslenebilirler.
Kaldırım karıncaları yuvalarını, yürüme yollarının yanına ya da altına, kaya altlarına ya da çürümekte olan tahtaların içerisine yapmalarından dolayı bu adı alırlar. Kış aylarında iç alanlara taşınırlar. Kaldırım karıncalarının işçileri, iç alanlara betonlardaki çatlaklar veya tesisatlar vasıtasıyla girerler. Ev içlerinde yağlı ve tatlı gıdalara çekilirler.
Marangoz Karınca
İşçi, erkek ve kraliçeler ebat olarak birbirinden farklılık gösterdiğinden polimorfik karıncalar grubuna girmektedir.
Tahtaların içerisinde pürüzsüz tünel ve galeriler açtıkları için Marangoz Karınca adı verilmiştir. Genellikle diğer böcekler tarafından zarar verilmiş, çürümekte olan tahtaları seçerler.
Marangoz karıncaların kolonileri, kanatlı erkek ve dişilerin çiftleşmesi ve dişilerin ölü ya da canlı ağaçların deliklerine girmesi ile başlar. Büyük kolonileri olan karıncalardır. Bazı türlerde bir kolonide 100.000’den fazla işçi olduğu bildirilmiştir.
Siyah Bahçe Karıncaları
İşçileri 2-5 mm boyunda küçük karıncalardır. Açık alanlarda, bitki örtüsünün az olduğu kumlu topraklarda yuvalanırlar.
Siyah bahçe karıncası, afidlerin bitki gövdelerinde meydana getirdikleri bitki özsuları ve canlı ya da ölü böceklerle beslenirler. İç alanlarda bal, reçel benzeri şekerli gıdalara çekilirler.
Çifleşme uçuşları yazın sonlarında ve ilbaharın başlangıcında şekillenir. Döllenmiş dişinin başlattığı yeni koloni on yıl sonra 100.000 birey içerir hale gelir.
SİVRİSİNEKLER
Sivrisinekler, dünyanın en tehlikeli canlıları arasında zirvede yer almaktadır. Sıtma, Sarı Humma, Batı Nil Virüsü, Fil Bacak ve çeşitli Beyin zarı yangılarına sebep olarak her sene milyonlarca insanın hastalanmasına ve ölümüne sebep olur.
Sivrisinekler, yumurtalarını durgun sulara tek tek ya da küme olarak bırakır. Tam başkalaşım geçirirler ve yaşam çemberleri yumurta-larva-pupa ve erişkin olarak tamamlarlar. Dişi ve erkekler bitki özsuları ve nektarlar ile beslenirler ancak dişilerin yumurtlayabilmesi için kan emmeye ihtiyaçları vardır. Havaların yaşam için elverişsiz olduğu kış aylarını ya erişkin olarak garaj, ahır, ağaç kovuğu gibi korunaklı yerlerde ya da larva olarak suyun içerisinde geçirirler.
Bahçenizde sivrisinek üremesine izin vermemek için kullanılmayan durgun su kaynaklarını boşaltın ya da üzerlerini kapatın. Çatı oluklarınızı temizletin.
KENELER
Keneler, sivrisineklerden sonra en tehlikeli canlılar sıralamasında ilk 10’da yerini almaktadır. Bulaştırdıkları çok sayıda tehlikeli hastalık vardır. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Lyme Hastalığı, Q humması, Kayalık Dağlar Humması, Ensefalitler vb.. çok sayıda hastalığın yanısıra kene felcine de sebep olurlar.
Keneler tam başkalaşım geçiren canlılardır. Yaşam çemberleri yumurta-larva-pupa ve erişkin olarak tamamlanır. Çiftleşme genellikle kan emdikleri canlının üzerinde gerçekleşir. Dişiler çiftleştikten sonra yere düşer ve yumurtalarını bırakır.
Keneler yumuşak ve sert keneler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Önemli hastalıkların çoğu sert keneler tarafından bulaştırılmaktadır.
Sert kenelerin dişisi bir defada yaklaşık 10.000 adet yumurta bırakarak ölür, yumuşak kenelerin dişisi ise her defasında 20- 50 civarında yumurta bırakır ve hayatı boyunca çok kez yumurtlayabilir.
Yumuşak keneler genellikle kanatlılarda parazitlenirler ve geceleri kan emerler. Gündüzleri yarık ve çatlaklarda saklanırlar. Sert keneler ise kanatlı da dahil olmak üzere memelilerden kan emer. Sert kenelerde aç larva olarak saldıran keneler, doymuş larva olarak toprağa düşer ve gömlek değiştirir. Aç nimfler de aynı şekilde doyduktan ve gömlek değiştikten sonra erişkin dişi ve erkekler kan emmek için yeniden canlılara tırmanırlar.
Kene ısırıklarından korunmak için pikniğe ya da ormanlık alanlara giderken pantolonların paçalarını çorap içerisine, gömlek ve tişörtlerin pantolon içerisine sokulması ve açıkta kalan cilde böcek kovucu spreylerin sıkılması faydalıdır. Böyle alanlardan dönüşte kasık, koltuk altı, ayak parmaklarının araları ve sırt dahil olmak üzere tüm vucudun kene yönünden muayane edilmesi gerekir. Vücuda yapışmış kene tespit edilirse, bir pens yardımıyla kenenin vücuda giriş yerinden tutulur ve çekilir. Çıkartılan kene alkol vb. içerisine atılarak öldürülür. Kenelerin çıplak elle ezilmemesi, keneyi vücuttan çıkartmak için üzerine sigara üflenmemesi ya da vücutlarına iğne batırılmaması gerekir. Çünkü, rahatsız olan hayvanın daha fazla tükürük salgılaması ve eğer tükürük bezlerinde hastalık etkeni var ise vücuda daha fazla miktarda hastalık etkeninin zerk edilmesi ihtimali artmaktadır.
Kene riski yüksek olan bahçelerde otların sürekli kısa tutulması, kenelerin konağı olabilecek kemirgenlere karşı önlem alınması ve evcil hayvanların kene yönünden kontrol edilmesi ve veteriner ilaçları ile düzenli olarak ilaçlanması tavsiye edilmektedir.